Özsoy anlattı: FED’in 2022 politikası KOBİ’ler için ne anlama geliyor?

 

Yazı: Murat Özsoy, Biz Finansal Danışmanlık firması Kurucu Ortağı

ABD Merkez Bankası FED, 2021 yılının son toplantısında varlık alım programının tamamlanmasına ilişkin Mart ayını ve ardından ilk faiz artırımı için de Mayıs ayını işaret etmişti. 26 Ocak 2022 tarihli son toplantısında FED Başkanı Powell’ın açıklamaları sonrasında piyasadaki beklentiler öne çekildi ve şu andaki görünümde Mart ayında FED’in ilk faiz artırımını yapması yüksek olasılık dâhilinde.

2022 yılının başından bu yana olan süreçte ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 1.90 seviyelerini test edecek derecede yükselişe geçtiğini izledik. Diğer yandan ABD Dolar endeksindeki artışlar sonucunda da 96 seviyelerinin üzerine çıkışlar olduğunu gördük. Hatta son FED toplantısının ardından 96 seviyesinin üzerinde kalıcılık yakalaması da gündeme gelmiş oldu. Bu yükselişlerin ardındaki temel sebeplere baktığımızda başta FED olmak üzere küresel merkez bankalarının 2022 yılında daha sıkı para politikası izlemek yolundaki mesajları ve adımlarını görüyoruz. Bu konuda tüm küresel ekonomileri bir arada ele aldığımızda elbette ki FED’in izleyeceği politika daha belirleyici olacak.

Şimdi FED tarafından başlayıp yurt içi ekonomik durumdan bir geçiş yaparak bu durumun Kobi’ler açısından ne anlama geldiğini şöyle hızlı ve özet bir soru cevap şeklinde aktarmaya çalışayım.

FED’in bu adımları sonrasındaki muhtemel gelişmeler neler olabilir?

ABD Merkez Bankası FED tüm dünyaya 2021 yılından beri son derece şeffaf bir iletişim diliyle 2022 yılında pandeminin sona ermeye başlayacağını tahmin ettiğini ve bu durumun gerçekleşmesiyle birlikte ABD ekonomisinden güçlü veriler gelmesi ve tam istihdam piyasanın oluşması ile birlikte varlık geri alım programını tamamlayacağını söylemişti. Bunun sonurunda da faiz artırımlarını gideceğini ilan etmişti. Son duruma baktığımızda da FED’in bu yıl içerisinde asgari üç faiz artırımı yapmasını bekliyoruz. Daha yalın ve sade bir ifade ile şunu söyleyebiliriz ki pandemi döneminde tüm dünyaya bol ABD dolar likiditesi sağlayan FED artık bunun tersi bir politika izleyerek bu bol likiditeyi piyasadan çekmeye başlayacak.

FED’in bu adımları sonrasında yüksek faiz ortamına geçilmesiyle birlikte özellikle borsa endekslerinde önemli geri çekilmeler söz konusu olabilir. Hatta bu savımızı kuvvetlendirecek birtakım gelişmeleri, faiz artırımı olmadan bunun yapılacağına ilişkin söylemlerin bile yeterli olduğuna şahit olduk. FED’in bu adımları atacağına dair sert ve açık tondaki mesajları borsa endekslerinden kaçışların olduğu günlere şahit olmamızı sağladı.

Türkiye bu gelişmelerden nasıl etkilenebilir?

Türkiye ekonomi yönetiminin şu anda ivedilikle üstesinden gelmesi gereken en önemli sorun fiyatlardaki aşırı yükseliş ve yüksek hayat pahalılığı. Enflasyon oranı her ne kadar yüzde 40 seviyelerinde olsa dahi çeşitli mal ve hizmetler ile enerji fiyatlarındaki artışlar bu oranın çok daha üzerinde seyrediyor. Bunun ardındaki temel faktör de TL’nin yabancı paralar karşısında özellikle ABD doları karşısında 2021 yılının sonlarına doğru olan dönemde aşırı değer kaybına uğraması oldu. Döviz kurlarında son zamanlarda ekonomi yönetimi tarafından atılan adımlar neticesinde her ne kadar bir stabilizasyon görsek de henüz piyasa tam anlamıyla bir fiyat istikrarının sağlanmış olması konusunda yeterli güven seviyesine ulaşamadı. FED’in bu politikaları aslında tüm gelişmekte olan ülkeler için bir risk teşkil ederken bizim açımızdan bakıldığında yüksek enflasyon ortamı, yerel para birimi olan TL yerine rezerv para birimi olan USD’ye olan ihtiyaç ve TL’nin yeniden bir aşırı değer kaybı sürecine girme riskinin tamamen ortadan kalkmamış olması bizim açımızdan işleri biraz daha zorlu hale sokuyor.

Kobiler açısından bakıldığında durum ne ifade ediyor ?

Kobiler açısından bakıldığında bu kısma kadar yürüttüğümüz mantık silsilesinde şöyle bir durum ortaya çıkıyor. FED’in faiz artışlarına gitmesi sonucunda ABD dolarının değeri gelişmekte olan ülke para birimlerine göre artış kaydedecek, küresel açıdan bir yüksek faiz ortamı söz konusu olacak, likidite bolluğu sona erecek ve paraya erişim daha zor olacak. Kısacası işler biraz zorlaşacak.

Kobiler açısından bakıldığında finansal maliyetlerin daha da artması ve girdi maliyetleri ile genel yönetim ile faaliyet giderlerinin de yükselmesini beklemek çok da sıra dışı bir senaryo değil. Hatta baz senaryo bile denilebilir. Öte yandan yurt içi enflasyonda ilave birtakım artışların gündeme gelmesi ile birlikte hem hammadde maliyetleri hem de üretim maliyetlerinde de birtakım artışlar söz konusu olabilir.

Diğer yanda FED’in politikası haricinde içeride TCMB politika faizi yüzde 14 seviyelerinde olsa da dahi Bankalar tarafından kredilere uygulanan faizlerin yıllık bazda 30 seviyelerinin üzerinde seyrettiğini görüyoruz. Hatta piyasa içinde ve reel sektör ile çok içiçe olan bir şirket olarak bizler de şahit oluyoruz ki Bankalar yeni müşterilere kredi vermek yerine daha çok mevcut müşterilerinde derinleşmeyi tercih ediyorlar. Bunu yaparken de çok uzun vadelere girmek yerine genellikle kısa vadeli finansman imkanları sunuyorlar.

Peki o zaman Kobi’ler ne gibi tedbirler almalı ?

Öncelikle finansal yönetimlerini çok sıkı tutmalılar. 2022 yılına dair bütçe çalışmalarını bu aşamada yeniden gözden geçirmeliler. Bütçelerini oluştururken geçmiş yılalrda olduğu gibi ciro büyümesine değil karlılığa odaklanmalılar. 2022 yılında ciro açısıdan 2021 yılına göre yüksek oranda büyüme kaydeden şirketler aynı performansı karlılıkta göstermeyebilir, o nedenle ciro hedefini takip etmek ve cirodaki büyümeler yanıltıcı olabilir.

Her ay periyodik olarak ay kapanışı ve ay başlangıcında finansal verilerini ve bütçe hedeflerini gözden geçirmek konusunda son derece titiz ve disiplin altına alınan bir toplantı ajandası oluşturmalılar.

Bilanço yapılarında eğer kısa vadeli borçlar kısmında birikmeler söz konusu ise Bankalar ile müzakerelerde bulunarak bu kredi borçlarının vade yapılarını uzatarak uzun döneme yaymalılar.

Masraflarını mutlaka gözden geçirmeliler. Birtakım giderler nasılsa gerçekleşiyor diye kabul etmek yerine o giderleri nasıl kısabilir ve tasarruf imkanları yaratabiliriz şeklinde yollar aramalılar.

Nakit akış planlarını çok iyi yapmalı ve bu konuda kendi iç finansal yönetim organizasyonlarında bir kişiyi bu konuda proje yöneticisi konumunda yetkilendirmeli ve sürekli yakın takip bir nakit yönetim planlaması yapmalılar. Her ne kadar kar marjları yüksek olan iş kolunda yer alsalar da şunu unutmamak gerekir ki 2022 yılının sonunda nakit akışını doğru yöneten firmalar başarılı olacaklar.

 KOBİLIFE

Diğer Makaleler

İlginizi Çekebilir