Yükleniyor
Home Yapı Kurucu Ortağı İnşaat Mühendisi Nevzat Ülküseven ve Home Yapı Kurucu Ortağı Mimar Hasan Aksel Yağcıoğlu ile firmadaki gelişmeleri değerlendirdik.
Home Yapı’yı kısaca okuyucularımıza tanıtır mısınız?
Nevzat Ülküseven: Home Yapı’yı 2010 yılında inşaat sektöründe başarılı bir kurumsal geçmişi olan Mimar Hasan Aksel Yağcıoğlu ile birlikte kurduk. Teknik kadromuzu kısa sürede güçlendirerek, aldığımız projelerin tasarım sürecinden uygulamasına kadar olan bütün süreçlerini kendi bünyemizde çözebilecek bir kapasiteye ulaştık. Günümüze kadar yaklaşık 200.000 m2 villa, konut ve sanayi yapıları projelendirmesi ve uygulaması gerçekleştirdik.
Projelerimizde müşterilerimiz aktif rol alıyor
Projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
N.Ü: Projelerimizi tasarım ofisimizde müşterilerimizle birlikte mevcut ve gelecekteki öngörülen ihtiyaçları da planlayarak projelendirip uygulamasını gerçekleştiriyoruz. Şu anda toplam inşaat alanı 45.000 m2 olan 3 adet konut/villa konseptli şantiyemiz ve 2 adet fabrika şantiyemiz aktif olarak çalışmaktadır.
Güven ve kalite
Müşterilerinize hangi katma değerleri sunuyorsunuz, tercih edilmenizdeki nedenler nelerdir?
N.Ü: Tercih edilme nedenlerimizin başında güven ve kalite gelmektedir. Projelerimizi tasarlarken işin uygulama kısmını da bildiğimiz için, müşterilerimize en optimum çözümleri tasarım aşamasından itibaren sunuyoruz ve şeffaf bir şekilde ilerlemeyi tercih ediyoruz. Böylece hiçbir sürprize yer bırakmadan müşterilerimize kendilerini ait hissedebilecekleri estetik ve güvenli yaşam alanları yaratıyoruz. Ayrıca müşterilerimize proje aşamasında arazi temini konusunda da destek oluyoruz. Yatırımını tam olarak nereye yapacağına karar vermemiş ya da bölge olarak tercihini yapmış, fakat arsa konusunda kararsız olan müşterilerimizin yapacağı yatırımın bölgesini veya arsasını doğru olarak seçmesine yardımcı oluyoruz. Bir nevi entegre tesis gibi diyebiliriz.
Yatay mimari avantajlar sunuyor
Yatay Mimari’nin gerekli olduğunu ifade ediyorsunuz. Dikey mimari ile yatay mimari arasında ne gibi farklılıklar var, neden yatay mimari?
Hasan Aksel Yağcıoğlu: Dikey mimari ile yapılan binaların deprem durumlarında daha riskli olması, şehrin siluetini bozması, şehir planlamasını zorlaştırması, insanların sosyalleşmesini zorlaştırması, insanları doğal yaşamdan uzaklaştırması gibi birçok dezavantajı bulunuyor. Bunun yanı sıra kişiyi bedensel ve psikolojik olarak da olumsuz etkiliyor. Özellikle pandemi dönemindeki eve kapanma süreçlerinde, büyük şehirlerde apartman hayatı sürenler bu dezavantajları yaşadılar. Yürüyüş yapacak, nefes alacak, güneş görecek imkan bulamadılar. Sadece balkonu ve terası olanlar nefes alabilecek bir alan bulabildiler. Yatay mimari saydığımız tüm bu dezavantajları avantaja çevirebiliyor. Pandeminin de etkisiyle şehir yaşamından uzaklaşmak isteyeler, geniş arazilerin olduğu kırsal diye tanımlanan bölgelere yerleşiyor. Bu bölgelerde şehrin stresinden uzak, doğa ile temas halinde yaşamayı tercih eden kişiler; villa, müstakil ev gibi yatay mimariye sahip yapılara yöneliyor. İstanbul’da yaşayanlar için örnek verecek olursak; hem sakin, ferah ve güvenli bir bölgede yaşayıp hem de şehre daha yakın olmak isteyenler Silivri-Selimpaşa bölgesini tercih ediyorlar diyebilirim.
Tek tip inşa edilen yapılar şehrin dokusunu ve siluetini bozuyor
Son dönem yapılara mimari açıdan baktığımızda özgünlükten ve estetikten uzak, birbirine benzeyen; basit ve mimari özelliği çok da olmayan, müteahhit kafası ile yapılmış yapı stoklarını görüyoruz. Kullanıcılar da maalesef bu durumdan rahatsız. Konuyu nasıl değerlendirirsiniz?
H.A.Y: 1950’lerden itibaren kırsaldan büyük kentlere göçün artması, doğru orantılı olarak şehir nüfuslarını da öngörülemez şekilde artırdı. Bu nüfus patlamasının insanlarda barınma ihtiyacı doğurması ile çarpık kentleşme süreci başladı ve bugün hala devam ediyor. Özellikle İstanbul’a baktığımızda tarihi, kadim semtlerin haricinde bir mimari estetikten bahsetmek pek mümkün değil. Çünkü artık mimari dokuya uygun estetik binalar inşa etmek yerine, yapılan tek tip binalara ne kadar çok insan sığdırabiliriz amacı güdülüyor. İstanbul jeolojik konumu itibariyle geniş arazi sorunu olan bir şehir olduğu için de binalar yatay değil, dikey ve devasa boyutlarda inşa ediliyor. Bugün rezidans dediğimiz binalar biraz da bu durumdan ötürü popüler hale gelmiş durumda. Bu tek tip inşa edilen yapılar şehrin dokusunu ve siluetini bozuyor, doğal çevreyi olumsuz etkiliyor ve insanların sosyal yaşamını, psikolojisini etkiliyor.
Sektörün öncü firmalarından olmayı amaçlıyoruz
Hedef ve yatırımlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
H.A.Y: Ciddi bir alt yapı ve tecrübeye sahip olan şirketimizin daha nitelikli, özel projeler geliştirerek günümüz teknoloji ve alt yapısına uygun çevreci uygulamalar yapan, bölgesel ve ulusal çapta tanınan bir firma olmasını sağlamak gelecek için en büyük hedefimizdir. Yaklaşık 11 yıldır sektörün içinde yer alan vizyon ve misyon sahibi bir firmayız. İçinde bizlerin de olduğu işinde deneyimli, işini seven bir ekip ile kendimizi her gün biraz daha geliştirerek sektörün tanınan ve öncü firmalarından biri olmaya adım adım ilerliyoruz.
ÖZEL HABER
Ahmet Doğan-KOBİLIFE