Yükleniyor
Yazı: Özlem Arslan Kart, Üstün Patent Kurucusu / Kadın Girişimci
Dünyada üzerindeki tüm topraklarda kadınlar, eğitimlerinde ve kariyer gelişimlerinde birtakım engellerle karşılaşmaktadır. Bu engellerin hemen hemen birçoğu cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle başlarına gelmektedir. Toplumların, kadının eğitim ve iş hayatlarındaki yerine olan bakış açısının önyargılı ve ayrıştırıcı yaklaşımı, kronikleşmiş bir hastalık olmakla birlikte, tutumun hala artarak devam ediyor olması da çok daha vahim bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bir Arpa Boyu Yol
Öyle ki, aslında bugün cinsiyet eşitliğini sağlamış olarak gördüğümüz ülkelerde dahi ayrımcılığa bakış açısı sanıldığı gibi günlük güneşlik değilken, ülkemiz açısından durum daha da olumsuzdur. Ülkemiz topraklarında bir kadının, kadın olarak başarıyla çalışma hayatına devam edebilmesi hem sosyo-ekonomik hem de kültürel olarak başlı başına var olma mücadelesidir.
Bahsetmiş olduğum var olma mücadelesi, kadınlarımız tarafından hemen hemen her gün hissedildiği gibi, bu durum istatistiklerde yansımaktadır. Her yıl World Economic Forum (WeForum) tarafından yayınlanan Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda (Global Gender Gap Report), ülkemiz 156 ülke arasından ANCAK 133. sıraya yerleşebilmiştir. Cinsiyet eşitsizliğini eğitim, siyaset, ekonomi ve sağlık açısından ele alarak ülkeler hakkında genel bir görünüm sunan raporda, 133. sırada çıkmamız da öyle sanıldığı gibi doğal bir sürecin bir çıktısı değil, mücadelelerimizin bir kazanımıdır. Aynı raporda yer alan ve üzerinde daha çok mücadele vermemiz gereken asıl konu ise, 4 kategoriden biri olan Ekonomik Katılım ve Fırsat kategorisinde 156 ülke arasında 140. sıraya kadar gerilememizdir.
Bugüne kadar verdiğimiz tüm mücadeleler bu raporun yansımasıyla birlikte gösteriyor ki, bir arpa boyu kadar yolu sadece kendi çabalarımızla gelebilmişiz…
Peki, bundan sonra ne yapacağız?
Maalesef, tüm dünyanın üzerinde tek mutabakat sağladığı ve inanarak devam ettiği konunun, kadınların toplumda maruz kaldığı negatif cinsiyet ayrımcılığı olduğunu görüyoruz.
Bizlerse, bu tutum karşısında yılmadan devam etmek zorunda olduğumuzu biliyoruz. 8 Mart Günü unutulmamalıdır ki, cinsiyet eşitsizliğine maruz kalmış kadınların canlarıyla ödedikleri mücadelelerin ardından ortaya çıkmıştır. Bizim bu durumları bilerek devam etmemiz, sesimizi duyuracak işlere imza atarak diğer kadınlara ilham olmamız ve birbirimizi destekleyerek omuz omuza bu ayrımcılığa karşı koymamız gerekmektedir.
Evdeki Girişimciler Mücadelenin En Güzel Örneği
Öncelikle her ne kadar cinsiyet eşitsizliğinde kadınlara inancı olmayan toplumlarda varlığımızı sürdürsek de bizler, nereden para kazanacağını iyi bilen bireyleriyiz. Son yıllarda artan ev içi girişimcilik de bu dediğime en güzel örnek. Çocuğuna bakma zorunluluğu olduğu için çalışamayan ya da hiç çalışmamış ancak kendini evdeyken geliştirmiş kadınlarımız artık kendi girişimcilik hikayelerini evlerinin bir odasında yazarak, büyüyor, KOBİ’leşerek istihdam yaratıyor. Hatta başka kadınların hayatlarına da ilham oluyor ve ev içi girişimcilikle kendi girişimcilik ekosistemini ve ekonomisini oluşturuyor.
Madem evde kalmamız gerekiyor, diyen yüzlerce kadın, metrekarelerce işleyen fabrikaların seri üretimlerine karşılık, kendi markaları altında, özgün, tasarıma konu olan ve dahası katma değerli ürünler üreterek ekonominin hiç de yadsınamaz bir çarkı haline yavaş yavaş geliyor.
Yani kadınlarımız, olmaz denileni olduruyor, başka bir ticari modelle karşımıza çıkıyor. Önüne ne engel gelirse gelsin, üzerinden atlayıp, çevresinden dolanıp kendi ayakları üzerinde duruyor.
Herkese ve her şeye rağmen!
Bu yıl tüm bu yaşananları göz önünde tutarak mücadeleyi her yönüyle destekleyen kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü ve Dünya Kadınlarının Gücü kutlu olsun…
KOBİLIFE